Düşünen Adam
Delilik ve felsefe arasında bir ilişki var mıdır? Ya da çok düşünmek akıl hastalığıyla ilişkili olabilir mi?
Öyle görünüyor ki en azından Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bir dönemki yöneticileri böyle düşündü ve hastanenin önüne Düşünen Adam heykelinin kopyasını koydular.
Düşünen adam heykeli meşhur Fransız heykeltıraş Auguste Rodin’in en ünlü eserlerinden biridir. Düşünen Adam’ın ilk alçı dökümü 1880’de yapıldı ve Rodin heykelin büyük bronz dökümünü yapmaya 22 yıl sonra başladı. Eserin son halini alması 1906’yı, o zamanlar otel olan Rodin Müzesi’nde sergilenmeye başlaması ise 1922’yi buldu. Çenesi elinde bir adamın tasvir edildiği heykelin düşünmeyi ve felsefi düşünceyi temsil ettiği kabul edildi.
Meşhur heykelin bir kopyasının akıl hastanesinin önüne konması ise başhekim Fahri Celal Göktulga sayesinde mümkün oldu. 1960 yılında hastanenin başına geçen Göktulga’nın heykeli ilk olarak bir dergide gördüğü söyleniyor. Fakat kendisi eğitim için Paris’te de bulunmuş. Yani doktor Göktulga heykelin orijinalini Paris’te görmüş olabilir.
Göktulga böyle bir heykel yaptırma işine girişmek istediğinde karşısına bütçe engeli çıkar ve o sıralarda hastanede tedavi gören heykeltıraş Kemal Künmat’tan yardım ister. Künmat işe başlar ama heykel ortaya çıkmaya başlayınca yüklü bir ücret ister. Hastanenin bunu karşılayacak bir ödeneği yoktur ve Künmat tedavisi bitince heykeli yarım bırakıp hastaneden ayrılır. Üstelik heykele bütün ifadesini veren çenedeki el eksik kalır. Altı ay bu şekilde bekleyen heykeli hastaneye tedaviye gelen bir asker tamamlamak ister. Başhekim önce alçı modeller yaptırarak askerin yeteneğini test eder. Başhekim onun bu işi yapabileceğine ikna olunca heykeli askere tamamlatır. Askerin ödülü ise hastaneden taburcu olmasıdır. Böylece Düşünen Adam’ın kopyası bugünkü halini ve hastane önündeki yerini alır.
Heykel hastanenin önüne yerleştikten sonra gazeteciler başhekim Göktulga’ya neden böyle bir heykel tercih ettiğini, akıl hastanesi bahçesine bu heykelin koyulmasının anlamını sorarlar. Başhekim de “Dışarıdakilerin hali içeridekilerden daha vahim. Bu adam ‘Dışarıdakilerin hali ne olacak?’ diye düşünüyor” diye cevap verir.
Rodin’in hayatına giren bir çok kadından biri olan heykeltıraş Camille Claudel’in hikayesinin bir akıl hastanesinde son bulması ise hayatın garip bir tesadüfü.
Ne dersiniz sizce Göktulga düşünmek ve akıl hastalığı arasında nasıl bir bağ kurdu?
KAYNAK: http://felsefe-alemi.blogspot.com.tr/2015/05/dusunen-adam-heykeli.html