Mecnun’un Yolculuğu ve Leyla’nın Bekleyişi
Mecnun babasının yanından ayrıldıktan sonra çölde uzun süre dolaşır. Bir gün ansızın karşısında büyük görür. Mecnun bu dağı seyrederek hüzünlü bir şarkı söylemeye başlar. Sesi dağda yankı yapar. Mecnun, dağın kendisine cevap verdiğini zanneder ve dağın kendisiyle dost olduğunu düşünür. Mecnun dağ ile konuşur ve ona derdini anlatır. Dağa “İnsanlar, Leyla’ya olan aşkımdan dolayı beni hor görürler. Sen ise onlar gibi değilsin. Benimle konuşuyorsun. Öyleyse, sen bundan sonra bana en iyi arkadaşsın. Zaten aşıklar daima dağlarla beraber olurlar.” der. Bunları söyledikten sonra aklına tekrar Leyla gelir ve onun evinin bulunduğu yöne doğru yürümeye başlar. Yolda giderken karşısına bir avcı çıkar. Bu avcı bir yavru ceylanı yakalamış götürüyordur. Mecnun ceylanın haline çok acır. Avcıya, ceylanın neden yakaladığını, onu annesinden ayırmaya niçin layık gördüğünü sorar. Avcı, kendisinin avla para kazandığını, eğer ceylanı öldürmezse ailesinin aç kalacağını söyler. Bunun üzerine Mecnun bir çare düşünür. Üzerindeki elbiseleri çıkarıp avcıya verir ve ceylanın onun elinden kurtarır. Mecnun ceylanın gözünde Leyla’yı görür ve onunla çölde dost olur. Çölde bir süre daha gittikten sonra tuzağa düşmüş bir güvercin ile karşılaşır. Güvercin tuzaktan kurtulmak için sürekli olarak çırpınmakta, kanatlarını yaralamaktadır. Güvercini yakalayan avcının yanına gider ve ona “Güvercinden ne zarar gördün de onu yakaladın.” diye sorup ondan güvercini serbest bırakmasını ister. Avcı bunun mümkün olmadığını, ancak karşılığında bir şey verirse güvercini serbest bırakacağını söyler. Mecnun kolundaki inci kolyeyi çıkarıp avcıya verir ve güvercini kurtarır. Mecnun güvercinden kendisiyle arkadaş olmasını ister. Onu, mektup taşıyan posta kuşu olarak görür. Bu olaylar diğer hayvanların da Mecnun’un yanına gelmelerine sebep olur. Mecnun’un çölde büyük bir sürüsüyle birlikte yaşama başlar.
Mecnun çölde hayvanlarla dost olmuş Leyla’nın evine doğru yürürken Leyla’da annesinin öğütlerini dinleyerek kendisini eve kapatmış, bir an olsun dışarıya çıkmamaktadır. Gününü ve gecesi Mecnun’u düşünerek geçirmekte, bir an olsun onu aklından çıkarmamaktadır. Sadece rüyasında Mecnun’la buluşmak için uyumaktadır ama bu rüyaların çocuğundan kabus görerek uyanmaktadır. Leyla’nın etrafında derdini anlatabileceği hiç kimse yoktur. Bu yüzden derdini aşk ile yanan muma anlatır. Bundan bir cevap alamayınca geceleri kimsenin olmadığı saatler dışarıya çıkıp derdini aya anlatır. Leyla Ay’dan tüm dağları ve çöllerini gezmesini ve Mecnun’un nerede olduğunu bulmasını ister. Aydan da bir cevap alınca bu sefer de derdini rüzgarlara anlatmaya başlar. Leyla’nın geceleri böyle geçirirken gündüzleri perdelerin arkalarında kimselere görünmeden ağlar.
- görmek: Gözle bir şeyin varlığını anlamak
- hor görmek: değersiz kabul etmek
- zarar görmek: Kötü bir sonuçla karşılaşmak
- (bir şey) olarak görmek: Kabul etmek, saymak, zannetmek
- kabus görmek: Korkunç rüya görmek